top of page

LET THE WORLD INSPIRED BY

OUR INNOCENCE.

İKİZLER DOLUNAYI

  • Luna
  • 8 Ara 2022
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 Şub 2023

Eskiyle yeninin arasındaki boşluktayız, içinde olduğumuz hikaye bize dar geliyor ama bildiğimiz başka bir yol da yok. Zaten kafamızı hangi yöne çevirsek bilinmezlikle beraber bir sürü soru işareti de geliyor ve burada kalmak için, bildiğimiz hikayeden çok da çıkmadan değişmek için nedenlerimizi sıralıyoruz. Kesinlikle çok mantıklılar ama biz bu hikayenin içinde kalırsak diğer fikirlerimiz nasıl gerçekleşecek? Başa dönüyoruz, boşluktayız.


Bu dolunay mantıkla aldığımıza emin olduğumuz kararlarımızın arkasındaki korkuyu, içimizdeki erteleyeni, olayı bilmeden savunmasını hazırlayan zihnimizi ortaya çıkarıyor. Bizi dönüşmekten sadece bilinmezlikten hoşlanmadığımız için kaçmadığımızla yüzleştiriyor. Hayatın özünde bilinmezliklerle dolu olduğunu içselleştirsek de içselleştirmesek de bildiğimiz kendimizi ve alıştığımız ortamı bırakmak istemiyoruz. Bir şeye yaklaşırken tanımlarımızla yaklaşarak o şeyle aramıza mesafe koyuyoruz.


Dolunay “ Önce neyi reddediyorsun, kabul etmiyorsun, almak istemiyorsun hayatına bunu gör. Bazı şeyleri sevmediğin için kötü hissedebilirsin ama yalandan bir şeyin içinde kalmak, yalandan seviyormuş gibi yapmak tüm enerjiyi düşürür ve yeni yalandan durumlar doğurur Hayırlarını belirledikten sonra artık belli bir sınırın içindesin, şimdi bu sınırların içinde yeni bir şeye yaklaşırken bir hiç olduğunu düşün, bu konuda bir hiçsin, bir risk yok çünkü o alanda hiçbir şeyin yok, o alanda bir hareket yok. Sadece o şeye doğru bir hareket başlatarak onu deneyimleyebilirsin, gerçekten isteyip istemediğini anlayabilirsin” diyor.


Düşünmeyi, planlar anlatmayı, her yönden analiz etmeyi, nedenlerini bulmayı, daha başlamadan tahmini sorularımıza tahmini cevaplar almaya çalışmayı bırakıp sadece yapmayı deneyebilir miyiz?


Tam deneyecekken aklımıza öyle sorular geliyor ki, bir bakmışız yine alıştığımız kendimize göre bu olayı yorumlamaya çalışıyoruz, bunu fark etmek artık öyle sıkıcı bir hal alıyor ki kendimizden kurtulmak istiyoruz ve hayata dönüp “Hani kendimi bırakmak istemiyordum, bak hepsini bırakmak istiyorum” diyoruz.


Hayat bize gülüyor “Kendine tutunmayı bırakmalısın kendini değil, tam tersi bugüne kadar deneyimlediklerinle ne yapacaksın? İçindeki tembeli ne zaman oyuna sokacaksın? Tüm hallerinle nasıl arkadaş olacaksın? Sadece birine tutunup diğer hallerini görmezden gelme ve yeni bir duruma yaklaşmak istiyorsan o durumun seni kendiliğinden tanımasını bekleme, iletişim kur” diyor.


Hayattaki durumlarla, olaylarla, hayallerimizle ve bildiğimiz versiyonumuzla iletişimimiz nasıl? Olayların sonuçlarını, eşyalarımızın hallerini, insanların fikirlerini dinliyor muyuz yoksa neden bizim dediğimiz gibi olmadığını mı anlamaya çalışıyoruz?

unsplash_mTwRfSal0aA.png
bottom of page