ASLAN DOLUNAYI
- Luna
- 5 Şub 2023
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Mar 2023
Tacımızla doğduk ve yaşadıkça hangi durumlarda tacımıza tekme atıldığını hissetmeye başladık, hayır daha anlamıyorduk sadece bir şekilde bilmemiz sağlandı, bunu yaparsak kral olamazdık. Kendimizi parçalara ayırdık ve tacı takabilenler diğerlerine hükümdarlık yapmaya başladı. Kitap okuyan kraldır ve o kızı öpmek isteyen parçayı yönetir, dalga geçen kraldır ve o duygularını ifade etmek isteyen parçayı yönetir. İçimizde halkımız dışımızda taçlımız yaşarken, başkalarının dışında taçlılarını gözlerinin içinde halklarını gördük. Dışındaki taçlıya çaktırmadan görülmek isteyen içerideki bastırılmış halkın, dışarısı tarafından onaylanmayacağını düşündüğün için bastırdığın parçaların kalabalıklaştığını hissetmeye başladık. Tacımıza tutunmaktan başka çaremiz yoktu, ne olursa olsun buyduk, bu olmuştuk ve dönüp içimize bakmak başka türlü bir güç gerektiriyordu. Kısık ışıkta yaşamak ve yaratıcılık taklidi, aşk taklidi, güzellik taklidi sahte ışıklar yaratmak bir güç sayılırken karanlıkta ellerinle aç, susuz bıraktığın parçanı bulmak ve onun açlığını, acısını hissetmek, sindirmek ve başka bir senaryoda, başka bir yerde doğsan, koşullar başka olsa onun da taç takabileceğini bilmek, kendinin bazı taraflarına haksızlık yaptığını -üstelik başkaları için- görebilmek bambaşka bir güç istiyordu. Neyse ki en yakın arkadaşımız hayat bedenimizde kilitlediğimiz tepkileri, farkında bile olmadığımız ihtimallerimizi bize göstermek için bir plan yaptı. Halkımız taçlılarla beraber taç takmak istiyormuş ve bu yüzden hepsiyle tek tek görüşecekmişiz
“İlla onların ne hissettiğini hissetmek zorunda mıyız? Bu konuda okuyabileceğimiz bir kitap veya katılabileceğimiz bir seminer yok mu?”
Halkımızdan isyankar biri, gözlerinin içine bakamayacağımız kadar kötü kalpli bir halimiz bize bakıp “Açlık hakkında kitap okuyup açlığı hissedebilir misin? Sen bizi yok saydın, sadece bizi yok edebileceğin ve kendi seçtiğin poz hallerinle mutlu olabileceğin bir gerçeklik için çabaladın ama biz yaşıyoruz ve senin kaynaklarınla besleniyoruz” dedi. Aylardır karanlık koridordan çığlık atarak koşan bir çocuk, ülkesine dönmek için fırtınalı denizlerden geçen bir denizci veya kuyudan yukarı tırmanmaya çalışan bir cadı gibiyiz. Dibimizi görüyoruz, nefes alıyoruz hooooop hayat tekrar kafamızı suya sokuyor. Şimdi hazır mıyız? Bastırdığımız için enerjisini kullanamadığımız bazı parçalarımız görünür olmaya hazırlar, peki bu krallık neyin etrafına kurulmuştu? Hangi değerleri benimsediğimiz için hangi parçalarımız taç takıyordu? Bu dolunayda yeni benimsediğimiz değerlerle görünür olmaya hazır parçalarımıza taç giyme töreni yapıyoruz, hayır hayır zaten tacı olanların taçlarını ellerinden almıyoruz, onlarla beraber kendimizin, daha çok parçamızın sorumluluğunu alıyoruz böylece bütünlüğümüze hizmet eden daha çok işçiyle daha çok enerjiye sahip oluyoruz. Kendin olarak görünür olmakta daha rahat etmeye hoş geldiniz Olay “doğru” hareket etmek değil kendi merkezimizde birliği sağlamakmış çünkü o zaman zaten merkeze bizden başkası yerleşemez ve bundan daha çekici bir şey yok... Hepimize iyi dolunaylar!